Öcüler, cadılar ve hortlaklar…
Halloween (Cadılar Bayramı) dönemi bizim kültürümüze uzak gibi görünse de sinema ve televizyon ekranlarından izlediğimiz sayısız yapım aslında o geleneği çok yakından tanıyormuşuz hissini yaşatabilmiştir. Özellikle slasher türleri sayesinde antipatik karakterleri takibe aldığımız korku temaları fazlaca güçlendi. Her senenin Ekim ayında muhakkak karşılaştığımız bu yapımlar ve sosyal medyanın da etkisiyle hatırı sayılır bir kesim Halloween dönemlerine sempati beslemeye başladı.
Sitemizin oluşum aşamasında aklımızda Cadılar Bayramı’na özel bir format oluşturmak vardı. Ayrıca bu dönemin sadece yetişkinlere hitap eden bir tarafı yok. Çocukların da mutlu olup farkındalıkları keşfedebileceği türde yapımlar üretiliyor. Üstelik esas mesele sadece Cadılar Bayramı üzerinden ilerlemek değil, bu temayı kıyısından köşesinden de olsa besleyerek yeşillendirebilen yapımların izleyicisiyle iletişim kurabilme özellikleridir.
ParaNorman ise çocuk dünyasına hitap ediyormuş gibi gözükse de yetişkinlerin daha fazla benimseyebileceği türden bir animasyon. Temel anlatısında Halloween’ı net olarak yerleştirmese de, animasyonun genel çehresi bu temadan besleniyor. Üstelik karakterleri de 90’lar döneminin B tipi korku sinemasını tiye alacak türde tasarlanmış gibiler.
ParaNorman, bu dünyadan göç etmiş ruhlarla iletişim kurabilen 11 yaşındaki Norman’ın hikâyesini anlatıyor. Norman, gerçek dünyada aslında ‘’başka dünyaların insanı’’ izlenimini veren, içine kapanık bir karakter. Aile ve okul çevresinde bu farklılıklarından dolayı dışlanmaya mahkum olduğunu hissediyor. Bir noktadan sonra da kendini ifade etmenin anlamsız olduğunu kanısına varıyor zaten. Fakat yaşadığı kasabayı saran ‘’cadı laneti’’ sonrası ortaya çıkan zombiler, Norman’ın özgüveni ve içinde bulunduğu durumla yüzleşme aşamalarını farklı bir boyuta taşıyor.
Ölüler ile temas kuran karakterler çoğunlukla ürkütücü olmuştur. Buradaki fark ise yalnızlığı ve sosyal hayatındaki dışlanmışlığını görünmeyenin ardındaki varlıklarla doldurmaya çalışan iyi niyetli bir çocuk anlatısını izliyor oluşumuz. Norman, yaşamlarını kaybetseler de dünyayla olan hesaplarını tam bitirememiş, bir nevi arafta kalan ruhlarla iletişimde. Bu durum başta ailesi olmak üzere her insan tarafından yadırganıyor ve korkutucu bulunuyor. Lakin öykünün anlatımı belli bir süre sonrası daha farklı bir noktaya, klasik zombi saldırısına dönüşerek yaşam ile ölüm arasındaki bağa yoğunlaşmaktan uzaklaşıyor.
Animasyonun çocuk odaklı bir duruşa sahip olsa da aslında yetişkinleri çok daha merkezde tuttuğu söylenebilir. Zira giriş sahnesi zaten VHRS döneminde adeta kiloyla satılan ikinci sınıf korku filmlerine atıfta bulunan bir sahneyle başlıyor. Özellikle gönlü 80’ler ve 90’lar videokaset döneminde kalan her seyirci açısından bu jest karşı konulamaz derece çekici bulunacaktır. Fakat film genel ilerleyişinde hitap alanını bir türlü dengeleyemiyor. Çocuksu bulunan noktalardan daha sert geçişleri beklenmedik biçimlerde sergilediği için, özellikle 12 yaş üzerine hitap ettiğini düşünüyorum.
Filmin yapım aşaması ise akıllara zarar! Bunu iyi anlamda söylüyorum. Çünkü gerçekten de sınırları aşan bir işçilik söz konusu. Bana soracak olursanız böyle bir tasarım düzeni için sabır küpü olunması gerek. Hamurdan oluşturulan karakterlerin adım adım binlerce kez fotoğraflanması, tek bir sahne için günler, hatta haftaların harcanıyor oluşu ortadaki işin titizliğini karşımıza çıkarıyor.
Bu tarz gotik stop-motion tekniklerine genellikle Tim Burton yapımlarında ( Ölü Gelin, Frenkweenie, Noel Gecesi Kabusu) aşina olurduk. Fakat bu filmde Tim Burton’ın herhangi bir katkısı yok. Lakin Ölü Gelin filminin storyboard çizimlerini gerçekleştiren Chris Butler’ın koordinatörlüğü, Burton’ın o simgeleşmiş gotik atmosfer paletini anımsamamıza vesile oluyor.
Film için oluşturulan kasabada tam bir ‘’cadı’’ konsepti hakim. Yaşanmışlıklar, mimari doku, hatta dükkanlarda bile cadılığa duyulan gizli bir sempati açığa çıkıyor. Zira karakterler de aslında bu sempatiyi besleyecek küçük özellikler taşıyor.
Filmde, huzura erişemeyen ruhlarla karşılaşıyoruz. Bu ruhlar, dünyadaki yaşamlarını beklenmedik biçimde yarıda bırakmış bedenlere aitler. Aslında bu temada gitmesi Norman’ı daha yakından tanımak açısından çok daha iyi olabilirdi. Fakat animasyonun stüdyosu Laika, hikâyeyi yarısında başka bir hikâyeye taşıma sorunlarını ilk filmde açığa çıkarmış oluyor. Daha sonra vizyona sürülen Kutu Cüceleri: Yaratıklar Aramızda ve Kubo ve Sihirli Telleri animasyonları benzer öykü kopuklukları ve macera değişiklikleri sorunları yaşatmıştı.
Netice itibariyle ParaNorman, Halloween ruhunu dolaylı yoldan yansıtabilen animasyonlardan. Sağladığı atmosfer, hayran duyulan işçilik ve özellikle 13. Cuma başta olmak üzere birçok korku serisine yapılan müthiş göndermeler çocuklarda kafa işaretleri yaratma olasılığını doğursa da biz yetişkinlerin muhakkak hoşuna gidecektir!