Çocukluğumda farklı evrenlere sahip olan çizgi karakterlerin ortak bir macerada buluşma fikri olabildiğince mucizevi görünürdü gözüme. Keza şimdilerde bile Marvel ile DC süper kahramanlarının bir arada olabileceği bir evreni doyasıya izleme fantezim var. O dönemler ise aslında sadece ekran karşısında yakalayabileceğimiz çizgi filmlerde bahtımıza ne çıkarsa mutlu olmaya çabaladığımız bir etki söz konusuydu. Casper ile Ayı Yogi ise, birbirinden bağımsız, diğer karakterlerle birlikte tam bir ikon olmuş çocuksu kahramanlardı. Bu iki karakteri bir araya getiren 1979 yılı yapımı Casper’s First Christmas ( Casper’ın İlk Noeli) ise bahsetmiş olduğum mucizelerle dolu buluşma fikrinin en başarılı somut örneklerinden.
Hangi kanalda yakaladığımı tam olarak anımsayamıyorum fakat bu televizyon filmi Yogi ve arkadaşlarının hoş bir ezgiye sahip müzik eşliğinde ekrana girmesiyle başlıyordu. Sonrasında ise nasıl bir aksilik olduğu hafızamda yer almasa da Casper ve huysuz kuzeni Hairy’nin yaşadığı kulübeye gelerek Noel’i burada geçirme kararı almalarıyla ilerliyordu.
Buradaki en büyük çatışma noktası tabii ki de Harry oluyordu. Casper’ın bazı maceralarında başrolün önüne geçebilecek dominantlığa sahip bir karakter Harry. Zorba ergenler misali her eylemi sabote etmekle kalmıyor, günün sonunda vicdani muhasebesine yenik düşerek karanlık taraftan iyilerin tarafına geçiş yapıyordu. Casper’s First Christmas da ise Yogi ve arkadaşlarını geldiklerine bin pişman edecek haytalıklarla kovduktan sonra yaşadığı pişmanlık ve yalnızlıkla yüzleşme durumunda kalıyor. Üstelik Casper ve diğer çete dışında işin içine bir de Noel Baba’nın girmesi ortaya klasikleşen Christmas temasını yani dostlukla birlikte geçen neşeli bayram coşkusunu çıkartıyor.
Casper, aslında ilk bakışta aşırı ürkütücü bir karakter. Fakat ölüm sonrası dönemindeki amacı yalnızlıktan uzaklaşıp arkadaş edinmek. Bu amaç çocuklar için yatıştırıcı hatta hemen benimsenebilecek bir duygu olduğu için oldukça güçlü bir karakter mizacı ortaya çıkmış. Yogi ve arkadaşları ise zaten çizgi dünyanın en meşhur kahramanları arasında olduğundan bu iki farklı evrenin Noel çatısı altında buluşturulması neşeli bir anıya dönüşmüş.
Film gerçekten çok eski. Fakat buna karşın sunduğu sıcaklık sayesinde güncel kalabiliyor. Üstelik bu sefer Casper’ın hayalet oluşundan kaynaklı bir yalnız kalma durumu da yok. Bunun aksine Hanna Barbera karakterlerinin sırasıyla hünerlerini gösterdiği, müzikal sahnelerde şaha kalkan bir anlatıyla ilerliyor. Dolasıyla izleyici kitlesi çocuklar olduğu için kısa süresinde dikkat çekici tüm formüllerini eksiksiz kullanmayı başarmış.
Eskilerden günümüze gelirken hep aynı dinçliğe sahip olan yapımların gönlümdeki limiti gökyüzüdür. Casper’s First Christmas da bu limitin baş tacı eserlerinden. Her ne kadar dijital mecralarda altyazılı ya da Türkçe dublaj versiyonuna erişimi hayli zor gözükse de, çocukluğunda 25 dakikalık bu kısa çizgi filme denk gelenlerin hafızalarında ufak bir anıyı pekiştireceğini düşündüğüm için hakkında bahsetmek istedim. Ne de olsa çocukluk hangi tonlarla geçmiş olsa da içerisinden güzel şeyleri çekip alabileceğimiz renkli anılara sahip olabiliyor. Benim en sevdiğim anılardan biri de bu filmle karşılaştığım an neşe içerisinde izlemek oluyordu.
Peki ya sizin en sevdiğiniz çizgi film anınız hangisi?