Space Jam’in 25 sene önce sinema perdesinden izleyicisine aktardığı albeniyle büyüyen bir insanım ve dolayısıyla ilk maceranın gönlümdeki yeri bambaşka. İlk film dönemin popülaritesiyle beslenerek uzun bir anlatının içerisine nasıl iyi reklam yerleştirebileceğinin kanıtlarından biri olmuştu. Tabii burada öykünün merkezine odaklanma olanaklarındaki fazlalık da ön planda olduğu için Michael Jordan ile Looney Tunes karakterlerindeki uyum şamatalı bir şölene dönüşebilmişti.
Yeni macera, bambaşka bir soluk parolasıyla yola çıkan Space Jam: A New Legacy ise, ilk filme yaptığı birkaç özel gönderme haricinde kıyas dışı incelenmesi gereken bir iş. Fakat bu hususta da ne yazık ki sınıfta kalıyor bana göre.
Aslında niyet çok iyi. Yeni kuşağı Warner Bros karakterleriyle tanıştırmak ve gelecek yeni maceralara hazırlamak. Lakin bu yolda aracı olacak filmin kullanımı çok zayıf. Hikayedeki esas kahramanlar Warner Bros evrenleri arasında karışık kesitler eşliğinde karşımıza çıkıyor ve maceranın önemi isimlerinden LeBron James’in olduğu kesitlerin yetersizliğiyle daha sıkıntılı bir hale bürünüyor.
Daha açık olmak gerekirse hikâye Warner Bros’un bu film üzerinden ilerlettiği PR çalışması gibi olmuş. Elbette stüdyonun haklarını elinde bulundurduğu evrenlere dair karakterlerden kesitler izlemek tebessüm oluşturabiliyor. Fakat modern bir Space Jam müsabakasında, 25 sene öncesinde yansıtılan o ruhu yakalayabilmek maalesef imkansız oldu.
Filmi izlemeden önceki esas amacım ilk filmle kesinlikle kıyaslama içerisine girmemek olacaktı. Evet, Warner Bros’un geçmişten günümüze dek karşımıza çıkardığı film ve karakterlere dair ufak kesitler görmek bir yere kadar neşelendirici bir etki sunabildi. Lakin, film arka planda tuttuğu kalabalığı seyreltmek yerine bu yoğunluğun üzerine daha fazla gittiğinden dolayı Looney Tunes karakterleri bir noktadan sonra kendi maceralarında figüran olmak zorunda kalıyorlar. Burada esas çılgınlık ve şamata görevi bu kahramanlara verilmeliydi. Fakat stüdyo filmin bütününü çılgın bir konuma taşıma gereği duymuş ve bunu da tam olarak gerçekleştiremediği için temposu yüksek olsa da hikâye anlatıcılığında vasatın altında kalan bir filmden öteye geçememiş Space Jam: A New Legacy.
Tabii ki LeBron James’ten büyük bir oyunculuk performansı beklenmiyor ama orijinal Space Jam’in en büyük artısı Michael Jordan’ın oyunculuk anlamında tıkandığı noktalarda çizgi kahramanlar ve Bill Murray ile Wayne Knight gibi başarılı aktörlerin desteği sayesinde denge sağlanabilmesiydi. Yeni filmde ise bu durum tam bir çorbaya dönüşmüş.
Her karakter sırası geldiğinde performansını sergiliyor ve kenara çekiliyor. Buna Bugs Bunny de dahil… Dolayısıyla anlatılan macera elbette ki çağımızla uyum sağlayacak görsel etkileşimler filmin tutunma bakımından önemli. Ki geçmiş kuşağı tavlayacak iki boyutlu çizimler, çizgi evrenler arası yolculuklar ve esas Space Jam kültürüne göndermeler kesinlikle es geçilmemeli. Yine de başından beri vurgulamaya çalıştığım denge ve uyum konusunda hikayedeki zayıflık bir türlü çözülememiş. Yönetmen Malcolm D. Lee ile senaryo ile yapımcılığı üstlenen Ryan Coogler, bu hususta zannediyorum ki stüdyonun taleplerini ön planda tutacak şekilde bir öykü rotası izlemiş. Öyle ki belli bir nokta sonrasında filmde ilerleyen macerayı izlemeyi bırakıp arka planda var olan Warner Bros kahramanlarını incelerken buldum kendimi.
Bunun dışında Looney Tunes gibi simgeleşen karakterlerin yeni maceralar içerisinde görmek her türlü iyi hissettirebilir. Neticede ölümsüzlüğünü ilan etmiş karakterler ve onlarla büyümüş ya da büyümeye müsait biz seyirciler daima yenilikle harmanlanmaya hazırız. Her ne kadar bu yeni macera çok da etkin bir öykü anlatıcısı olamasa da yeni kuşağın ilgi alanına girme olanağını sergilediği küçük hamlelerle güncel tutabilir gibi.
Son olarak filmin yönetmeni Malcolm D. Lee verdiği bir demeçte gündemlerinde üçüncü bir maceranın olduğunu, başrol olarak da Dwayne Johnson ve aktörün geçmişteki güreş kariyerini merkez alabileceklerine dair proje ihtimalinden bahsetti. Böyle bir yol izlenirse tam olarak nasıl bir sonuca ulaşılır şimdiden kestirmesi güç. Fakat söz konusu Johnson gibi Hollywood’un en risksiz aktörü olduğunda olası filmin başarılı ya da başarısız olma ihtimali eşit öngörülebilir…