DC sinematik evreni şu sıralar çekimleri başlayan Flashpoint filmiyle birlikte paralel evren anlatılarına geçmeye hazırlanırken, bu evrene farklı açılardan bakabilme fırsatı tanıyan işlere de göz atmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Nitekim külliyat çizgi roman ve uyarlama animasyon filmleriyle sinematik dünyaya kıyasla çok daha derli toplu ilerliyor. Özellikle Batman için oluşturulan hikâyeler genel yapısı gereğiyle dikkat çekici sonuçlar oluşturmakta. Keza elde en az Spider-Man kadar evrensel bir popülerliğe sahip olan güçlü bir kahraman var. Seneler boyunca gelişime müsait alanlar açan, farklı kalemlerde cezbedici öykülere misafir olan bir kahraman.
Batman Ninja ise anime imajıyla oluşturulmuş, Japonya’nın en başarılı yazar ve çizerlerin elinden çıkma bir animasyon. Yarı anime de diyebiliriz bu iş için. Zira tamamen anime kültürünü referans alarak oluşturulan aksiyon sahneleri ve vurgulu diyaloglar üzerinden bir senaryo düzeni mevcut. Yönetmenlik görevi Junpei Mizusaki’ye verilen bu animasyon, Gotham evreninin Feodal Japonya döneminde olma ihtimaline güzel bir bakış açısı geliştirmiş.
Filmin konusuysa; Gotham’ın farklı kötülerinden Gorilla Gord’un Arkham’daki azılı suçlulara yaptığı deneyler esnasında açtığı portala Batman ve Joker başta olmak üzere birçok önemli ismi sürüklemesi üzerinden ilerliyor. Bir nevi zaman yolculuğu ve kahramanlar kendilerini Feodal Japonya’da bulmakla birlikte, tıpkı günümüz Gotham’ında yaşandığı gibi kıyasıya bir mücadele içinde buluyor. Üstelik bu sefer tam samuray stiliyle…
Yönetmen Mizusaki ve ekibinin elindeki bu fırsat karşısında heyecanlı olduğu kadar özverili de hareket ettiğini belirtmek isterim. Keza söz konusu bir DC hikâyesini kendi kültürüne göre yorumlamak olduğunda özellikle de Warner Bros gibi her adıma karışma potansiyeli yüksek bir stüdyonun çatısı altında ilerlemek hayli zor olabilir. Mizusaki ise hem Amerikanvari, hem de anime temelinde desteklenen bir anlatım düzeni oluşturmuş. Renk paletleri el çizimiyle 3 boyut arasında gidip gelmekle birlikte belli kesitlerde aşinası olduğumuz anime evreni giydirmeleri sayesinde de farklı bir atmosfer oluşturmayı başarabilmiş.
Daha önce 1993 yapımı Ninja Kaplumbağalar III filminde de karakterlerin zaman yolculuğuyla Feodal Japonya dönemine düştüklerini görmüştük. Fakat o filmdeki yavanlığın aksine anime olmanın da getirileri göz önüne alındığında Batman Ninja’nın çok daha koordineli ilerlediği söylenebilir. Film, ‘’Batman bir samuray olsaydı nasıl ilerlerdi?’’ sorusunun cevabını yeşillendirerek yön almış. Üstelik sadece yarasa kostümlü kahramanımız değil, Gotham evreninde ikonlaşmış iyi kötü birçok karakterle hareket ederek bunu başarabilmiş.
Yine 2018 senesinde denk geldiğimiz 1800’lerdeki alternatif bir Batman hikâyesi olan Gotham’ın Gaz Lambaları ya da komünist Superman macerası Superman: Red Son gibi bu animasyon da serüvenlik hakkını iyi değerlendirebilmiş. Üstelik DC’nin doksanlarvari çizgi dizi çizimlerini andıran işlerine kıyasla çok daha kaliteli bir tasarım düzeni oluşturarak sağlamış bunu. Zaman yolculuklarıyla beslenen çoğu öykünün tutunduğu birkaç kolaycı yanını görmezden gelirsek şayet, Batman Ninja’nın DC fanlarının muhakkak radarında olması gereken bir olduğunu belirtmek gerekir.
Ayrıca geçtiğimiz aylarda Zack Synder’ın kurgusuyla yeniden karşımıza çıkan Justige League’in Epilogue bölümündeki alternatif evren kesitleri göz önüne alındığında da gelecek dönem film ve animasyonlarında Batman Ninja gibi çeşitliliği yüksek macera ihtimalleri de artmış oluyor.
Peki bu durum bizi heyecanlandırıyor mu?
Söz konusu Batman olduğunda sonunda kadar evet!