Kaijû No Kodomo – Children of the Sea

Biçim ve içerik olarak animeleri diğer canlandırma filmlerinden daha özel bir yerde tutuyorum. Bir çocukluk anısını canlandırırcasına kurulan bu evrende rüzgârın yapraklara değişindeki şiirsellik, biraz daha derine çeksek sanki kokusunu duyumsayacakmışçasına hazırlanan yemekler ve renklerin sıcaklığıyla o capcanlı doğası o kadar gerçekçi gelir ki, bizi özlediğimiz hatıralarımıza geri götürür. Ki bu hatıralar ruhumuzu gelişen, dönüşen dünyanın soğukluğuna karşın diri tutabilmenin anahtarlarından biridir.

Düşünün; bir mandalina kabuğunun kokusuyla gözümüzde canlanan anıları ya da bizde o ilk heyecanı, merakı uyandıran kilit altına aldığımız görüntüleri…  Gerçeklerden boğulduğumuzda, nefes almak istediğimizde ya geçmişe dönüp bu kilitleri açarız ya da geleceğe dönük hayaller kurarız. Şüphesiz, bir şekilde gerçekte temas ettiğimiz için bu sahiciliğe dokunmayı tercih ederiz. Filmin esas karakteri Ruka da sık sık çocukken yaptığı akvaryum ziyaretini hatırlıyor, o hayallere sığınırcasına.

Bu noktada filmin hüzünlü bir tonu olduğunu söylemeliyim.  Zira açılış sahnesinde Ruka’ya yeni bir dünyaya gözlerini aralamasını söyleyen ebeveynlerin varlığını ilerleyen sahnelerde bir arada göremiyoruz. Baba işine gömülmüş, anne sürekli içiyor, küçük kızları ise sosyal çevresiyle iletişim kurmakta pekte iyi sayılmaz. Bu yüzden hafızasındaki karelere önem veriyor.

Yine yalnız hissettiği bir gün Ruka, “ hep gelmeni bekledim” dediği Mika ile karşılaşarak kendini keşfetmeye dair kelimelerin ötesinde, anlamaya çalıştığı bir dünyada buluveriyor. Bu dünya Dugonglar tarafından yetiştirilmiş Mika ve abisi Sora ile heyecan verici olsa da bilinmezlerle dolu. Böylelikle biz de üçüyle birlikte insanoğlu ve kozmos arasında kurulan dilin şifrelerine ve denizin derinliklerine uzun bir dalış yapıyoruz. Dalış diyorum, çünkü özellikle ikinci yarının çoğu sahnesi oldukça büyülü resmedilmiş su altında geçiyor.

Aynı adlı manga serisinden uyarlanan Kaiju no Kodomo / Children of the Sea, görsel anlamda şölen niteliği taşıyan sahneleri olsa da, düşünsel anlamda çatışmaların ve sorgulamaların yer aldığı içeriğiyle ön plana çıkıyor ziyadesiyle.

Her keşfin yeni sorular ve gizemler getirdiği bu yolculukta getirilen yorumun bulanıklaştığı, sonlara doğru yer yer kopmalara sebebiyet veren kısımlar da yok değildi. Yine de insanın çok daha büyük bir şeyin parçası olduğunu söyleyerek evreni anlatma çabasını değerli buldum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir