Gotik edebiyat denildiğinde ilk akla gelen isim hiç şüphesiz Amerikalı şair ve öykü yazarı Edgar Allan Poe. 40 yıllık yaşamına sığdırdığı şiirleri ve kısa öyküleriyle Poe, günümüzde hala pek çok yapıma ilham kaynağı olmaya devam ediyor. 2013 senesinde ise bizzat kendi kısa öykülerinden oluşan bir derleme olan “Extraordinary Tales” seyirci ile buluştu. Poe’nun en bilinen ve sevilen 5 öyküsünü animasyon olarak seyircinin karşısına çıkaran yapım hayli başarılı kotarılmıştı. Kuyu ve Sarkaç, Gammaz Yürek, Valdemar Vakasına Dair Gerçekler, Kızıl Ölümün Maskesi ve Usher Evinin Çöküşü öykülerinin yer aldığı yapımda her bir öykü farklı bir animasyon tekniğine sahipti. Bu da yapımı tekdüzelikten çıkaran etkenlerden bir tanesiydi.
Öncelikle yapımın mutfağına bakmak gerekirse birbirinden özel isimlerin karşımıza çıktığını görebiliriz. Daha önce Who Framed Roger Rabbit, The Lion King, Aladdin, Pocahontas, The Simpsons gibi sayısız popüler animasyon filmlerin sanat departmanında çalışmış olan tasarımcı Raul Garcia filmin yönetmenliğini üstleniyor. Animasyon filmin ses kadrosu ise yıldızlar geçidi gibi. Dracula ile özdeşleşmiş iki efsane isim; Bela Lugosi ve Christopher Lee’nin seslendirmeleri ile “The Fall of the House of Usher” ve “The Tell-Tale Heart”ı izliyoruz. “The Pit and the Pendulum” ise günümüz fantastik/korku sinemasının başarılı senarist/yönetmenlerinden Guillermo del Toro’nun anlatımı ile karşımıza çıkıyor. Ardından Hollywood’un emektar aktörlerinden Roger Corman, “The Masque of the Red Death” ve Julian Sands, “The Facts in the Case of M. Valdemar”da başarılı seslendirmeleri ile animasyona katkı sağlıyorlar.
Tüm bu başarılı isimleri bir araya getiren benzersiz animasyonda özellikle efsane isim Bela Lugosi’nin The Tell-Tale Heart’ öyküsünde arşivlerden çıkan cızırtılı, karanlık sesi benzersiz bir haz veriyor. Tok sesi ile özlediğimiz Christopher Lee ise her zamanki gibi tüyleri diken diken ediyor. Bir klasik korku hayranı olan del Toro’nun ise bu projede yer alması çok yerinde olmuş. Her biri özenle seçilmiş bu isimler öykülerin seyirciye geçmesi adına en büyük katkıyı sağlıyorlar.
Bu yapımların bazılarını uzun metraj film olarak da görmüştük. Ancak bu öyküleri animasyon şeklinde izlemek açıkçası çok daha farklı bir keyif veriyor. Animasyondaki karanlık tonlar, müzikler ve ses tasarımı ince işçilik ürünü. Her bir animasyon öyküye yeni katmanlar ekliyor. Bunu yaparken de öykünün orijinalliğini bozmamaya gayret gösteriyor. Özellikle görsel anlamda öykülerin birbirinden farklı tekniklere sahip oluşu mantıklı ve akılda kalıcı bir hamle. Elbette herkese hitap etmeyebilir ancak özellikle Poe öykülerini seven, onlarla büyümüş nesil için benzersiz ve kaçırılmayacak bir deneyim olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Amerika’da 23 Ekim 2013 senesinde Cadılar Bayramında vizyona girmiş olan filmi siz de bu Cadılar Bayramı izleme listenize almayı unutmayın.