Çocuk ve Balıkçıl

Hayao Miyazaki, anlattığı her masalda izleyici büyüleyecek detaylara imza atan, yansıttığı dünyaların özgünlüğünü şaşırtıcı üsluplarla benimseten bir usta. Filmlerini çocukluğumda seyretme fırsatım olsaydı eğer bambaşka bir dünyanın etkilerini üzerimde erken yaşlarda taşıyacağımı düşünmüşümdür hep.

Miyazaki sineması yönetmenin kendi yaşanmışlıkları, dertleri, benimsedikleri ve özlemleriyle olgunlaşarak şekillenir. Merkezine çoğunlukla umut ederek var olabilme mücadelesi ve ailesel bağları yerleştiren ve bu çıkarımlar üzerinden evrensel bir dile dönüşebilen sıcacık anlatımlar barındırır.

10 sene önce çektiği ‘’Rüzgar Yükseliyor’’ sonrası emekliliğini açıklayan yönetmen, bu kararının ardından pek de yerinde duramamış ve yeni projenin müjdesini ortağı olduğu stüdyo Ghibli vasıtasıyla duyurmuştu. 82 yaşında başladığı son filmi ‘’Çocuk ve Balıkçıl’’ benim nazarımda yönetmenin ölüme bir adım daha yaklaştığını hissederek şekillendirdiği bir hikaye.

İkinci Dünya Savaşı Tokyo’sundan bir kesitle başlayan film, bizleri annesinin çalıştığı hastane bombalanan Mahito ile tanıştırıyor. Yaşadığı kaybın üzerinden iki sene geçmesinin ardından babasıyla Tokyo’dan ayrılarak sahil kasabasına yerleşen Mahito, adapte olmaya çalıştığı bu yeni düzen ile içinde taşıdığı anne özlemi arasında debelenen bir karakter. Ki yönetmen Mahito’nun bu çıkmazını açık açık yansıtmasa da donuk ifadeleri ve gördüğü kabuslar üzerinden dile getirme tercihinde bulunmuş.

Yas dönemleri insanı aslında yaşadığı ya da yaşayamadığı duyguları hayatına ne şekilde yerleştirmesi gerektiği konusunda bir karar aşaması sürecidir. Her insanın yaşadığı acıyı kabullenme ya da başa çıkma süreci farklılıklar gösterebilir. Bunu dillendirme veya içine atıp olmamış gibi yaşamak özgür bir karar gibi dursa da kişinin duygusal ve psikolojik açıdan hayatını doğrudan etkileyebileceği bir tercih halidir aslında… Çocuk ve Balıkçıl’da ise bu durum Mahito’nun içinde giderek büyüyen ve dışa yansıtamadığı bir anne özlemiyle ilerliyor. Yani bir nevi içinde yaşadıkça duygularını donduran bir karakter. Ki bu duyguların karmaşıklığı da Mahito’yu olması gerektiğine inandığı dünyaya çekmeye çalışan gizemli Balıkçıl aracılığıyla yansıtılıyor.  

Miyazaki bu noktada her zamanki gibi en iyi yaptığı şeyi yapıyor ve karakterini büyüleyici bir dünyanın orta yerine sürüklüyor. Kaybettikleri ve kaybetme ihtimali olduğu seçenekler arasında bir nevi araf halinde kalan Mahito, normalin çok dışında olan bu dünyada kendisiyle yüzleşmeye çalıştığı bir macera içerisine dalıveriyor.

Evet ilk başta karamsarlığın ve acının hakim olduğu bir film izlenimi sunuyor Çocuk ve Balıkçıl. Lakin yönetmenin sihirli bakış açısında duygusallığı fantastik bir üsluba yerleştirerek şekil alabiliyor. Burada Miyazaki’nin daha önce hiç yapmadığı bir tercihleriyle de karşılaştığımızı söylemeliyim. Film boyunca önceki birçok yapımına atıfta bulunan sahneler var. Bu kendi içinde bir tekrara düşme hissi kesinlikle vermiyor. Aksine Miyazaki gibi bir değerin oluşturduğu evrenleri anımsamak bile anlatılan öykü içerisinde keyif verici bir kabule dönüşebiliyor.

”Hayao Miyazaki ile 10 Yıl” belgeselinde Küçük Deniz Kızı Ponyo’nun yapım aşaması esnasında Miyazaki’nin annesine duyduğu özlemi ve yaşadığı hüznü içinde nasıl taşıdığına dair kesitlere denk gelebilirsiniz. Bu noktada Miyazaki’nin anne özlemi ya da ölüme karşı beslediği tüm hisleri bu filmde bir nevi görmüş oluyoruz. Aslında bunun için özel bir veda ya da yönetmenin bu dünyayı terk ediş sonrası yaşamayı hayal ettiği bir evren betimi olarak da yorumlayabiliriz Mahito’nun koşuşturduğu toprakları. Bir yanı gerçek dünyanın dayattığı acı tatlı gelişmelerle ilerlerken diğer yanında Hayao Miyazaki sinemasında benimsediğimiz tüm motifleri, kendi üslubunda şekillenen hayal dünyasına hayran kalıyoruz. Anlatılan dünya, benim gözümde yönetmenin ölüme karşı daha yakın hissettiği bir dünya. Tabii bunu bir veda olarak kabul etmiyorum. Ölüm öncesi ve sonrası arasında gerçekleşen cennetvari bir evrenin kendine has şamatası. Ya da yaşanan acıların demlenip kabullenme süreci… Artık nasıl yorumlayacağınız size kalmış.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir