Söz konusu herhangi bir Disney animasyonu olduğunda prensesler ve sihrin gücü hikâyeyle bütünleşen olgulara dönüşebilir. Bu durum Fare’nin bize her zaman uyguladığı bir kural olmasa da, sunulan ilk animasyonla birlikte çoğu öyküsünde Disney’in vurguladığı sihrin gücünü hissetme olasılığını yaşatır.
Walt Disney Animation Studios çatısı altındaki 60. animasyon olan Encanto ise prenseslik meselelerini görmezden gelse de bizleri nesiller boyu aktarılan bir sihrin öyküsüyle buluşturuyor. Üstelik bu sefer sihrini aşırıya kaçan fantastik bir benlik arayışı öyküsünden çok kendi etrafında döndükçe güzelleşen bir aile geçmişi üzerinden ilerletiyor.
Encanto, Kolombiya’nın ormanlarında sihirle donatılarak gizlenmiş bir ailenin öyküsüne odaklanıyor. Madrigal ailesi, sihirli bir evin fertleri ve her birinin kendine has sihir özelliklerini taşıyorlar. Ancak buna rağmen ailenin üyelerinden Mirabel’in kutsanacağı herhangi bir sihirli gücünün bulunmaması normal karşılansa da ailenin gizli bir sırrını günden güne açığa çıkarmaktadır…
Hikâye, animasyonu aslında aile içindeki birlik duygusundan ilerleterek kişinin kendi öz benliği ve varoluş sebebiyle buluşturmaya çalışıyor. Özellikle tamamen sihirle donatılmış bir ev tasarımında karakterlerin genel tasvirleri bu buluşma için hayli uygun. Keza karşımızda içindeki insanlara her zaman yardımcı olan, onları sihirli bir dünyanın içinde tutabilen fantastik bir ev ve etrafında şekillenen gizemli bir kasaba mevcut. Böyle bir ev içerisinde oluşan çatışma hali ise izleyiciyi oldukça duygusal bir finalle buluşturuyor.
Disney; ‘Coco’, ‘Zootopia’ ve ‘Onward’ tarzındaki projelerinde kusursuz kahramanlar tasarlamadan macera aktarma formülünü Encanto için de sıkıntısızca uygulamış. Üstelik bu sefer ‘değer’ kavramı iki kat ön planda. Anlatılan öykü sanki bir çemberin içini sırayla dolduran karakterlerin hem kendileri hem de hayatlarında bulunan insanlarıyla barışma, bir nevi affediş resitali gibi. Tabii bunu doğrudan aktarmak yerine bir çocuğun benimseyebileceği türde, klasikleşmiş Disney müzikalleriyle ve bu sefer gerçekten zirveye çıkacak bir ritim eşliğinde alt metnine yerleştirmiş.
Projenin başında ‘Moana’, ‘Zootopia’, ‘Bolt’ gibi çok önemli animasyon projelerine imza atan yönetmenler Byran Howard ile Jared Bush var. İkilinin bu ortaklığı aslında titizlikle tasarlanmış bir görsel şölen şeklinde tanımlanabilir. Nitekim bu tanımı fazlasıyla hak ediyorlar. Karakterlerin ruh halleri, yaratım süreçleri ve müzik eşliğinde uyumlanan senaryo ortaya akıcı bir anlatı çıkarmış. Üstelik geçtiğimiz hafta Netflix’te gösterime giren Tick, Tick BOOM’un yönetmenliğini üstlenen Lia-Manuel Miranda’nın beslediği şarkılar, film içinde başka bir film – cep evren izliyormuş hissiyatı yaşatıyor.
Son olarak animasyonun Türkçe dublaj ekibine de kısa bir paragraf açmak isterim. Dublaj konusunda 90’lardan bu yana çoğu projede çok iyi işler çıkarttığımızı söyleyebilirim. Her ne kadar bu sektör de artık kalite konusunda farklı katmanlara oluşmaya başlasa da bu sanat Encanto’da en iyisiyle karşımıza çıkıyor. Fakat kimi şarkı sahnelerinde orijinal sözler ve ritimden olsa gerek Türkçe telaffuzlarında ufak kasmalar olabilmiş. Yine de salonlara Türkçe servis edilen animasyonu izlerken seslendirme esnasında herhangi bir yapaya kaçma durumuyla kesinlikle karşılaşmadım. Tabii burada öykünün sıcaklığı da bazı ufak tefek pürüzleri görmemi engelleyen baş faktörlerden. Kendimi uzundur böyle başarılı bir anlatım içerisine girmiş şekilde bulmamıştım. Duruluğu ve içten yaklaşımı öyle samimi ki imkanım olsa Encanto’nun tüm karakterlerine uzun uzun sarılırdım!