Çocukluğuma denk gelen 90’lı yıllarda bir dönem sanki tüm ülke ‘Sanal Bebek’ sahiplenmeye çalışıyormuş gibiydi. Okul ve sokaktaki her çocuğun elinde günlük bakımlarını üstlendikleri rengârenk sanal bebekler vardı ve zamanımızın bir kısmı bu bebeklerin hayatta kalması adına verdiğimiz mücadelelerle geçiyordu. Bu durum şimdilerde nostaljik bir efsane olarak görülse de aslında günümüzde aynı düzende ilerlemeye devam ediyor sanki. Kayıp Robot Ron (Ron’s Gone Wrong) ise 90’lardaki o sanal bebek furyasını yakın bir gelecek üzerinden günümüze uyarlamış gibi.
Animasyon, her çocuğun tüm gününü birlikte geçirdiği robot arkadaşların olduğu bir dönemi yansıtıyor. Attıkları her adımda robotları tarafından yönlendirilen, sosyalleşmeyi sadece teknoloji üzerinden sağlamaktan öteye geçemeyen çocuklarla dolu bir dünya… Aslında anlatılanlar çok da yabancı bir durum değil. Hatta dijitalleşen dünyada arkadaşlık kurma ve zorbalıklara karşı göğüs germe meselelerine bakış açısından güzel bir rehber.
Animasyon, henüz ortaokul çağında olan Barney üzerinden yalnızlık ve sürekli gelişen dünyaya ayak uyduramama çabasını öyle içten yansıtıyor ki, klasikleşen bir konu olmasına rağmen içine dâhil olabileceğimiz bir hikâyeyle karşılaşıyoruz. Yenidünya yeniliği olarak lanse edilen bu robotlar, Star Wars evrenindeki droidlere hayli benzer özelliklere sahip. Zaten filmin belli başlı noktalarında da Star Wars’a doğrudan referanslar açıldığını görüyoruz. Sosyal medya başta olmak üzere sahibin yaşantısına uyacak bütün detayları bizzat seçip uygulamaya koyulan bu droidler, gelişen teknolojiyle birlikte ortadan kaybolan mahremiyetin son durumunun da göstergesi oluyorlar bir nevi.
Barney, içten içe bir robot arkadaş edinmek istese de bunu ailesiyle paylaşamıyor. Daha doğrusu ailesinin içinde bulunduğu ekonomik konumdan dolayı onlara kıyamıyor. Fakat bu durumun farkında olan babası ile büyükannesi, Barney’e hasarlı da olsa bir robot hediye ederek onun hayatını toptan değişmesine neden oluyorlar.
Anlatı ilk etapta tüm kartları açık oynuyor ve sonuna dek yoldan sapmadan ilerliyor. Barney ile Robot Ron’un iletişim aşamaları, gelişme süreci ve çatışmayla gelen final gayet dozunda esprilerle şekilleniyor. Dediğim gibi klasikleşen bir konu. Tıpkı E.T ile onu sahiplenen çocuklar ya da Gecenin Öfkesi gibi garip bir ejderhayla tanışan Hıçkıdık’ın reaksiyonlarını gösteriyor Barney de. Lakin Ron’un tasarımındaki basitliği ve muzip mizacı, basit olanın aslında ne kadar da önemli sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Film her sahnesinde karakterlere daha fazla yaklaşmamıza yardım ediyor resmen. Üstelik sadece ana karakterler değil, zorba olarak nitelendirilecek kahramanlarla dahi empat olabilecek imkanlar tanıyor.
Animasyon, ilk uzun metrajını gerçekleştirmesine rağmen hayli başarılı bir işe imza atan Looksmith Animation stüdyosundan çıkma. Stüdyo, Disney – 20th Century ortaklığındaki ilk ve şimdilik son projesine imza atıyor. Çünkü yaptıkları anlaşma neticesinde artık Warner Bros çatısı altında yollarına devam edecekler. Fakat bu projede almış olduğu referanslar hikâyenin beslenmesine hayli yardımcı olmuş Dolayısıyla yeni işlerinin tanıdık WB kahramanları mı yoksa özgün karakterler üzerinden mi ilerleyeceği konusunda şimdiden merak içerisindeyim.
Robot – insan ilişkisinden ziyade bir noktadan sonra unutulması güç bir arkadaşlığa dönüşen hikâye, aslında şu sıralar sadece çocuklar değil, çoğumuzun ihtiyaç duyacağı türden bir dayanışma etkisi ortaya çıkartıyor. Bu etkiyi uzun zamandır bir animasyon filmi aracılığıyla yakalayamamıştım. İşte bu yüzden Ron ile Barney arasındaki bu arkadaşlığın en kısa zamanda seyredilmesi gerektiğini düşünüyorum.