Pinokyo (1940), Walt Disney Company’nin ikinci uzun metraj filmi. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (1938) sonrasında masal anlatıcılığını devam ettirme düşüncesinde olan Walt Disney, beyazperdeye en fazla yakışacak olan karakterin Pinokyo olduğuna karar verir.
Pinokyo’yla Walt Disney ve ekibinin esas amacı, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in elde ettiği başarıyı aşmaktı. Eldeki başarının üzerinde hedeflenen en üst seviyeye ulaşan bu yapım, animasyon sanatının da uçsuz bucaksız bir dünyaya dönüşebileceğinin en önemli kanıtlarından biri haline gelmişti. Nitekim gösterime girdiği döneme kıyasla Pinokyo’nun hayli karmaşık bir animasyon filmi olduğu söylenebilir. Keza Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in atmosferi belli başlı öğeler ve mekanlar çerçevesinde sınırlıyken, Pinokyo için tasarlanan dünya tam bir peri masalının göstergesiydi.
Burada Walt Disney’in istediği şey eldeki ilginç hikâye kitabını tam bir atmosfer filmine dönüştürmek ve zengin prodüksiyonla macerayı beslemekti. Gepetto Usta’nın atölyesindeki oyuncaklardan tutup da Pinokyo’nun köyündeki sokak tasarımlarına dek birçok detay animasyon sanatının ruhunun da güçlenmesine olumlu etkilerde bulundu.
İlk animasyon filminde müthiş bir başarıya ulaşan Walt için masraf çok da önemli bir detay olarak gözükmüyordu. Kaldı ki Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in getirdiği kârın büyük bir kısmını bu film için aktaran Disney, betimlemede tam bir eski dünya atmosferinin yaratılması ve zamansız bir film oluşturulmasını hedefledi. Netice itibariyle de zaten Walt Disney çatısı altında oluşturulan 81 yaşındaki bu Pinokyo filmi, günümüzde izlendiğinde de taşımış olduğu zamansızlığı sayesinde izleyicisiyle bağ kurmayı başarabilecek nitelikte.
Pinokyo’nun ilerleyişinin en büyük temelinin Walt’ın mükemmele ulaşma arzusu olduğu söylenir. Disney kültüründeki merkezi hedef de bu yönde ilerler daima. Projelendirilecek hikâyede duygu ve sıcaklık dengesi daima yüksek tutulmak zorunda. Bu doğrultuda yaklaşık 6 senaryo çalışmasını ruhsuz bulan Walt’ın, esas problemin Pinokyo’nun orijinal kitabındaki antipatik duruşu olduğunu fark etmesiyle birlikte animatör Milt Kahl’a daha sevimli ve yuvarlanmış bir karakter tasarlatması filmin de kurtarıcısı olmuş.
Bir kukladan oluşan masum bir oğlan çocuğuna dönüştürülen bu karakterin hikayedeki ilerleyişini destekleyecek bir rehber ihtiyacı doğmuştu ve bu esnada Walt, kitapta Pinokyo tarafından ezilen geveze çekirgeyi onun vicdanına dönüştürme kararı aldı. Tıpkı orta yaşlı bir erkeği andıran şapkalı, takım elbisesi olan bu çekirge, Disney animasyonlarının doruğu olarak kabul edilen bu filmin dinamikliğini hayli yüksek tutmayı başaran karakterlerden biri oldu.
Pinokyo’nun genel anlatısına hikayesini okumayan ya da filmi izlemeyen insanlar bile az çok hâkim olabilir. Öyle ki aniden ruha kavuşan bir kuklanın yalan söyledikçe burnunun uzaması ve dış dünyadaki kötülüklere istemsiz meyilli olması, çoğu ebeveynin çocuklarıyla kurduğu bağ açısından yardımcı bir hikâye görevi üstlenebiliyor. Fakat dönemin animasyon anlayışındaki üslup, üstü kapalı mesajlardan ziyade daha açık sözlü bir tarza sahipti. Özellikle Pinokyo ve diğer yaramaz çocukların kaçırıldığı diyarda tükettikleri tütün ve alkolün günümüzde anlatılacak bir animasyon filminde çok daha farklı bir biçimde yansıtılma olasılığı yüksek olurdu. Fakat filmde bu durum göze batmayacak kadar etkili bir resital aracılığıyla yansıtılıyor ve Pinokyo’nun kendi benliği ve vicdanıyla yüzleşmesi de babası Gepetto ile birlikte bir balinanın midesinde hapsolmasıyla birlikte muazzam bir Disney klasiğini ortaya koyuyor.
Pinokyo’nun yaratım sürecinde bir de kayıp kukla efsanesi söz konusu. Karakterin oluşum aşamasında Walt, sanatçılarının gerçek bir ahşap kuklanın hareketlerini yakalamasını istemişti. Bu hususta karakter model departmanı sanatçıları Pinokyo’nun üç boyutlu bir modelini ürettiler. Bob Jones, Ming Chang ve Charles Cristadoro’nun elinden çıkan bu tasarım, günümüzde hemen hemen her hediyelik eşyacıda da görebileceğimiz Pinokyo kuklasını ortaya çıkarttı. Uzun yıllar boyunca kayıp olan, hatta belli bir dönem hiç yapılmadığı iddia edilen bu kuklanın orijinali, 2003 senesinde Burbank’daki Walt Disney Stüdyoları’nın bodrumundaki bir kontrplak dolabın içinde keşfedildi. Şimdilerde paha biçilemez bir figür olarak kabul edilen ve Disney Animasyon Araştırma Kütüphanesi’nde sergilenen bu kuklayla Walt Disney’in de meşhur bir fotoğrafı bulunuyor.
Ezcümle, Pinokyo’nun animasyon tarihi ve çocukların anılarındaki yeri her zaman sağlam kalmaya devam edecektir. Ortada evrensel bir didaktik öyküyü masalsı atmosferiyle yeşillendiren bir eser söz konusu ve Disney’in dönemden döneme güçlenen imajını en baştan incelemek isteyenler açısından da Pinokyo muhteşem bir rehber olacaktır.